Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Size Emanet

Tüm ayrılıklar acı verirdi, öğrenmişti. Yeşil gözlerinde birkaç damla yaş birikmiş,gözlerinden süzülüp yüzüne inmesin diye kendiyle inatla mücadele ediyordu. Ağlamamak için kafasını gökyüzüne çevirdi, bu ayrılığın biran önce bitmesini istiyordu. Kaç yaşında olursa olsun, ne kadar şey yaşamış olursa olsun yine de ayrılıklar ruhunda yeni bir yara açıyordu. Ve her yara bir önceki yaraları içten içe sızlatıp, bütün ayrılık anılarının teker teker gözünün önünden geçmesini, film sahneleri gibi akmasını sağlıyordu. Ama bu sefer sırası değildi ne canının yanmasının ne de gözyaşları akıtmanın. Derin bir nefes alıp, cebinden bir sigara çıkardı. Hafif esen rüzgardan sakınmak için sol elini siper etti, çakmağını siper ettiği sol elinin arasında birkaç denemede sigarasını yaktı. Uzun uzun baktı bisikletine, ne kadar zor olacaktı ayrılmak. İlk alındığı günü hatırlıyordu, onun alınması için ailesine dil dökmelerini, alınması için ettiği duaları hatırlıyordu.Kolay mıydı şimdi öyle bir çırpıda ayrılaca
En son yayınlar

Kim o?

Rafta duran eskimiş büyük sözlüğü çıkarıp, parmağını dilinin ucuna değdirerek hafifçe ıslattı yaşlı adam. Sonra yavaşça, ne aradığını bilerek çevirmeye başladı sayfaları. Yaşına göre şaşırtıcı derecede iyi denebilecek bir göz keskinliğine sahipti. Bu yüzden onu izleyen birkaç kişi elinde tuttuğu kırmızıdan mora çalan, eskimiş ve bir o kadar da yıpranmış kalınca bir kitabı gözlük kullanmadan okumaya çalışmasına şaşırmıştı. Yaşlı adamın sözlüğün sayfalarını karıştırırken aradığı neydi peki? Okuduğu bir kitap onu düşündürüyor, kitapta geçen bir kelime yüzünden günlerdir sözlükleri karıştırıyordu. Bu, bilmem kaçıncı sahafta bulduğu, sayısını bile hatırlamadığı sözlüklerden biriydi. Oysa kendisi bir sözlük yazacak olsa -ki bir ara denemişti bunu ama yazmanın araştırmaktan sonra geldiğini anlayınca sözlük yazma işini rafa kaldırmıştı-  yazdığı sözlüğü bitirdiğinde kendi diline ait, kimsenin bilmediği bir tek kelime bile eksik kalmayacaktı. Bu konuda bu kadar ince düşünmesi boşuna değildi,

İyi Bir Yazı

Kalemi elinize alıp, kağıda nasıl şekiller çizeceğinizi önce aklınızda kurgularsınız. Satır başlarını, virgülleri, noktalamaları değil önce yazacaklarınız da olmasını istediğiniz duyguları belirlersiniz.  Sonra bir bir kaleminizden kağıdınıza aktarırsınız duygularınızı, düşüncelerinizi.   Su gibidir düşünceleriniz ve duygularınız, dağınık ve savruk, mutlaka bir kaba girmeli ve şekil kazanmalı, korunmalıdır. Önemlidir bir biçime girmesi yazdıklarınızın. İmla kullanılmalıdır sonra size bu korumayı ve biçimi vermesi için. Şimdi bir kabın içerisinde güzel bir biçim almıştır düşünülenler, fakat yeterli midir? Bir düzen içerisinde hissedilen duygu ve düşüncelerin kağıda aktarılması yeterli midir? Değildir elbette, nasıl mümkün olsun ki? İnsan karşındakini etkilemek ister, biçimlendirdiği düşünce ve duygularının okuyucusunu etkilemesini,sarmasını ve vurmasını ister. Kendinde şekillenen düşüncelerin başkasında ne gibi tepkiler oluşturduğunu hissetmek, görmek ister. Dahası bir biçimde duyguları

Uzak Zaman

Vicdan denilen kelimenin ne olduğunu öğrenmek için önce gözyaşlarının değerini bilmelisiniz. Zaman her şeyin çaresidir derler. Zamanla gözyaşları da azalır vicdan da soğur. Soğuyan vicdanlarımızı öldürmeyelim isterim oysa. Zaman duyguları, sevinçleri, benlikleri hafızalardan bir bir siliyorken farkında olmadan kendi vicdanımızı bir köşede soğutup kurak, yitik ölü bir toprağa çevirmeyelim. Ben istemezdim mesela ömrümün ilerleyen zamanlarında sol yanımda yaptıklarım için bir ağırlık hissetmeden uyanmayı, geriye dair iyi yada kötü de olsa vicdanımda hislerin kalmadığını hissetmek istemezdim. Ben istemezdim mesela akşamları başımı yastığa koyduğumda düşüncelere boğulup uykularım kaçsa da hesap verememeyi kendime istemezdim. Düşünüyorum şimdi zaman gerçekten her şeyin çaresi mi acaba? Dertlerin, elemlerin, tasaların tüm bunların çaresi zaman mı? Peki ya bunlarla birlikte her geçen gün biraz daha yitirdiğimiz masum duygularımız, düşüncelerimiz, değişen kişiliklerimiz ve tüm bunların yanında

Merhaba Ben

Şimdi size kendimi anlatacağım, yanlışlarım,doğrularım,eksikliklerimle ve fazlalıklarımla kendimi anlatacağım. Bugüne kadar herkes kadar kötü olmadım ben kendimce daha fazlası oldum ama kimseye yapmadım kötülüklerimi kendim dışımda.Ailemle,arkadaşlarımla,çevremle anlamsız tartışmalar yaşadım düşüncesini beğenmediklerimle birdaha eskisi gibi olamadım aynı kanıda olduklarımla ise insan sayısı giderek azalan bir çemberin etrafında dizelenmeye başladım.Neden mi kötüyüm ben?Anlatayım kötüyüm çünkü dinlemek yerine konuşmayı anlatmayı hep önemsedim.Neden mi kötüyüm? Yapıcı olmak affetmek birdahaki sefere daha iyi olur demek yerine kırıcı oldum kesinkes kararlar alıp yanlış olan ne varsa düzeltmeden silmeye çalıştım ama hep bir tarafımdan iyi şeyler silindi farketmedim.Neden mi kötüyüm? Cahilim çünkü belkide kötülüğümün en büyük sebebi bu güvene,yardıma,adalete,mutluluğa cahilim ben.Sahi, siz hiç cahil olmadınız mı? Doğrularım var mıydı peki? Sanmıyorum yada ne bileyim zamanında bana doğru

Ne Kadar Tanıyoruz?

Buraya yazmayı epey aksattım bu aralar ama zaman geçtikçe yazdıklarımın, çevremin ve arkadaşlarımında değiştiğini farkediyorum gerçi hangimiz zamanla değişmiyor? Mesela zamanla zıtlıkları daha çok sevdiğimizi eksik yanlarımızın arkadaşlarımızda, dostlarımızda, sevgilimizde var olma ihtimalini arıyor olduğumuzu farkettim. Küçük olaylarda büyük ayrıntılar arayan varlıklar bile olabiliriz her birimiz.Örneğin kendimde iki parça var benim; biri çok uçarı,maceraperest ve gezgin diğeri ise sakin bir köşede yaşamak isteyen kendi halinde üşengeç biri.Böyle garip bir durumun içinde insanın dışa vurumu da haliyle farklı olmaya başlıyor.Zamanla içindeki farklılıklar daha belirgin olarak hayatına yansıyor.Sahi size de oluyor mu?... Nedendir bilmem ama yollara çıkıp saatlerce yürümek yoldan geçen birine 'size eşlik edebilir miyim demek' o kadar çekici geliyor ki ansızın.Ya da eline bir kitap alıp saatlerce onu okumak ve onun içinde bir kahraman olacak kadar dış dünyayla iletişimi kesme

Merak

Merak ettiğimiz her şey için sorduğumuz basit bir soru değil mi 'nasıl?'.Merak edilenin sözcüklere dökülmesinde ki birkaç basit sorudan biri .Bir insan ömrünün nasıl şekilleneceğini gösteren doğal mekanizmadır merak.Ve bu yüzden kuşkusuz nasıl,niçin,ne gibi bir çok basit soru kullanabiliriz. Merak denilen duygu,insanın en temel yapı taşlarındandır.Doğduğu andan itibaren insanoğlu içerisinde potansiyeli en yüksek duygulardan biridir.Bebekken çevreye,nesnelere,şekillere,seslere ve daha bir çok şeye merak duyar insan.Zamanla büyüyüp gelişme gösterirken içerisindeki merak duygusu da gelişmeye başlar.Çocukken oynanan oyunlara,ezberlenen kısa şarkılara,çalmak istenilen müzik aletlerine hep merakla yaklaşır insan.Büyüdükçe daha çok merak kaplar insanoğlunu zamanı,yaşamı,tarihi merak eder; nereden geldim?,nereye gideceğim?,neler yapabilirim?,ben kimim? sorularına bir cevap arar belki de... Merak; sorgulamayı, araştırmayı ve analizi de beraberinde getirir.Gerçi ne derler bilirsin