Tüm ayrılıklar acı verirdi, öğrenmişti. Yeşil gözlerinde birkaç damla yaş birikmiş,gözlerinden süzülüp yüzüne inmesin diye kendiyle inatla mücadele ediyordu. Ağlamamak için kafasını gökyüzüne çevirdi, bu ayrılığın biran önce bitmesini istiyordu. Kaç yaşında olursa olsun, ne kadar şey yaşamış olursa olsun yine de ayrılıklar ruhunda yeni bir yara açıyordu. Ve her yara bir önceki yaraları içten içe sızlatıp, bütün ayrılık anılarının teker teker gözünün önünden geçmesini, film sahneleri gibi akmasını sağlıyordu. Ama bu sefer sırası değildi ne canının yanmasının ne de gözyaşları akıtmanın. Derin bir nefes alıp, cebinden bir sigara çıkardı. Hafif esen rüzgardan sakınmak için sol elini siper etti, çakmağını siper ettiği sol elinin arasında birkaç denemede sigarasını yaktı. Uzun uzun baktı bisikletine, ne kadar zor olacaktı ayrılmak. İlk alındığı günü hatırlıyordu, onun alınması için ailesine dil dökmelerini, alınması için ettiği duaları hatırlıyordu.Kolay mıydı şimdi öyle bir çırpıda ayrılaca
Rafta duran eskimiş büyük sözlüğü çıkarıp, parmağını dilinin ucuna değdirerek hafifçe ıslattı yaşlı adam. Sonra yavaşça, ne aradığını bilerek çevirmeye başladı sayfaları. Yaşına göre şaşırtıcı derecede iyi denebilecek bir göz keskinliğine sahipti. Bu yüzden onu izleyen birkaç kişi elinde tuttuğu kırmızıdan mora çalan, eskimiş ve bir o kadar da yıpranmış kalınca bir kitabı gözlük kullanmadan okumaya çalışmasına şaşırmıştı. Yaşlı adamın sözlüğün sayfalarını karıştırırken aradığı neydi peki? Okuduğu bir kitap onu düşündürüyor, kitapta geçen bir kelime yüzünden günlerdir sözlükleri karıştırıyordu. Bu, bilmem kaçıncı sahafta bulduğu, sayısını bile hatırlamadığı sözlüklerden biriydi. Oysa kendisi bir sözlük yazacak olsa -ki bir ara denemişti bunu ama yazmanın araştırmaktan sonra geldiğini anlayınca sözlük yazma işini rafa kaldırmıştı- yazdığı sözlüğü bitirdiğinde kendi diline ait, kimsenin bilmediği bir tek kelime bile eksik kalmayacaktı. Bu konuda bu kadar ince düşünmesi boşuna değildi,